İçeriğe geç

Ayanilik ilkesi ne demek ?

Ayanilik İlkesi Ne Demek? Tarihsel Kökeni, Felsefî Anlamı ve Güncel Tartışmalar

Ayanilik ilkesi, bilginin kendini bizzat gösteren açıklığına dayanan bir ölçütü ifade eder: Bir önerme, bir deneyim ya da bir öznel yaşantı, doğrudan kavrayışta kuşku bırakmayacak şekilde “ortada” (ayân) görünüyorsa, o şeyin doğruluğu için özel bir temellendirme gücüne sahiptir. Türkçede çoğu kez apaçıklık (evidenz) ya da aşikârlık diye de karşılanan bu ilke, hem klasik rasyonalizmde hem de modern fenomenolojide merkezî bir rol oynar.

Tarihsel Arka Plan: Descartes’tan İbn Sînâ’ya

İlkenin modern formülasyonunun kökleri, René Descartes’ın açık ve seçik (clair & distinct) fikirler öğretisine uzanır. Descartes’a göre zihnin kendisine açık-seçik görünen fikirleri, doğruluk bakımından en güvenilir dayanakları oluşturur; “Düşünüyorum, öyleyse varım”ın gücü buradan gelir. Bu hat, 19. ve 20. yüzyılda Franz Brentano ile Edmund Husserl’de “evidenz” (ayânilik) kavramına dönüşür: Bir nesnenin bilince intuitif veriliği (intuitive Gegebenheit), yani şeyin kendisini görünür kılan canlı bulunuluşu, bilgi için normatif bir ölçüttür.

İslam felsefe geleneğinde ise akraba bir damar, İbn Sînâ’nın “bedîhiyyât” dediği, aracısız olarak bilinen ilkeler doktrininde görülür. Bedîhî önermeler —örneğin çelişmezlik— doğrulukları bakımından kendinden bellidir. Osmanlı-Türkçe’de “ayân” sözcüğünün “açık, meydanda” anlamları göz önüne alındığında, “ayânilik” terimi bu geniş tarihsel izleğin yerel dildeki yankısıdır.

Fenomenolojide Ayanilik: “Şeylerin Kendisine Dönüş”

Husserl açısından ayanilik ilkesi, bir tezin doğrulanmasında intuitif temellendirmenin önceliğini savunur. Bir anlam (noema) yalnızca soyut bir işaret değil, uygun kipte (örneğin algısal doldanışta) kendini bizzat gösterdiğinde evident olur. Bu yüzden fenomenolojide slogan, “Şeylerin kendisine geri dön!”dür: Kavramların gölgesinde değil, görünüşlerin verililiğinde dayanak aramak. Ayanilik, bu bağlamda, ne sırf öznel bir his ne de kaba bir duyusal izlenimdir; normatif bir ölçüttür: Hangi yaşantının “hakikati gösterdiğini” ayırt etmeyi sağlar.

Analitik Epistemolojide “Kendinden Aşikâr” Olan

Analitik gelenekte ayanilik tartışması “kendinden aşikâr (self-evident)” önermeler ve sezgi (intuition) kavramıyla kesişir. Roderick Chisholm gibi kimi epistemologlar, kimi ahlâkî ya da mantıksal doğruların rasyonel sezgiyle dolaysız kavrandığını savunurken; diğerleri bu iddianın psikolojikleştirilmesi veya kültürel önyargılarla karışması riskine dikkat çeker.

Eleştiriler: “Verili’nin Miti” ve Doğrulama Problemi

Ayanilik ilkesine yönelik en bilinen itirazlardan biri, Wilfrid Sellars’ın ünlü “Verili’nin Miti” eleştirisidir. Sellars’a göre duyusal ya da fenomenal bir “verili”, kendi başına normatif gerekçelendirme taşımaz; çünkü bir içeriğin “nasıl sayılması gerektiği” her zaman dilsel ve kavramsal pratikler içinde öğrenilir. Dolayısıyla “bizzat görünenin” doğrulayıcı gücü, toplumsal-kavramsal arka plan olmaksızın havada kalır. John McDowell gibi düşünürler ise deneyimin içeriğini kavramsal görerek, deneyimin yine de rasyonel gerekçelendirmeye katkı sunduğunu savunur; böylece ayaniliği tamamen reddetmek yerine, onu kavramsal normlarla eklemlemeye çalışırlar.

Günümüzde Ayanilik: Metod, Ölçüt ve Uygulamalar

Güncel epistemoloji ve fenomenolojide ayanilik üç düzlemde tartışılır:

1) Yöntem: İçgörü mü, Prosedür mü?

Ayanilik, kimilerince felsefî metodun omurgası (örneğin olgusal/özsel ayrımların ideatik sezgilerle tespiti) olarak görülür. Diğerleri, ayaniliği prosedürel güvencelerle (tekrarlanabilirlik, karşılaştırmalı vaka çözümlemesi, argüman haritalama) desteklenmedikçe güvenilmez sayar.

2) Ölçüt: Hangi Deneyimler Ayanîdir?

Algısal sezgiler mi, mantıksal ilişkiler mi, ahlâkî değerlendirmeler mi ayânîdir? Fenomenologlar, “doğru kipte verililik”e (örneğin nesnenin çevresel görünümleriyle birlikte süreklilik içinde algılanması) vurgu yaparken; analitikçiler, yeniden gözden geçirme (defeasibility) ve hata olasılığı karşısında ayaniliğin statüsünü sorgular.

3) Uygulama: Hukuk, Etik ve Bilim

Hukukta delilin “açık ve seçikliği”, etik tartışmalarda “kendinden apaçık” normlar, bilişsel bilimde görünüşün güvenilirlik koşulları gibi temalar, ayanilik dilinin farklı alanlara nasıl yayıldığını gösterir. Burada kritik soru şudur: Ayanî görünüşler, hataya açık olsalar bile rasyonel gerekçe sayılabilir mi? Birçok çağdaş yaklaşım, koşullu ayanilik fikrini benimser: Ayanî görünen bir içerik, aksi yönde güçlü nedenler ortaya çıkana dek gerekçe sağlar.

Sonuç: Ne Savunulur, Ne Terk Edilir?

Ayanilik ilkesi, ne naif bir “göz gördü, bitti” basitliğine indirgenebilir ne de tümden göz ardı edilebilir. En verimli okuma, ayaniliği normatif-epistemik bir başlangıç noktası, yani ön-kabul değil, ön-gerekçe olarak almaktır: Bize kendini gösteren şey, eleştirel gözden geçirme sürecinde ilk dayanak olur; fakat hiçbir zaman son söz değildir. Böylece hem fenomenolojik mirasın “şeyin kendisi” vurgusu korunur, hem de Sellars çizgisinin kavramsal eleştirisi ciddiye alınır.

Kaynaklar

  • René Descartes, Meditations on First Philosophy (1641).
  • Franz Brentano, Psychology from an Empirical Standpoint (1874).
  • Edmund Husserl, Logical Investigations (1900–01); Ideas I (1913).
  • Roderick Chisholm, Theory of Knowledge (1966).
  • Wilfrid Sellars, “Empiricism and the Philosophy of Mind” (1956).
  • John McDowell, Mind and World (1994).
  • İbn Sînâ, eş-Şifâ: el-Burhân (11. yy), “bedîhiyyât” tartışmaları.

6 Yorum

  1. Çavuş Çavuş

    Açıklık ilkesi (Ayanilik): Öğrencilere kazandırılacak özellikler ve bu amaçla düzenlenecek etkinlikler, öğrenci açısından net, kolay ve anlaşılır bir dil ve düzende gerçekleştirilmelidir . Öğretim sürecinde göz önünde bulundurulması gereken ilkeler vardır. Bu ilkeler; bireye görelik, yakından uzağa, bilinen bilinmeyene, somuttan soyuta, kolaydan zora, yaparak yaşayarak, yaşamsallık, güncellik, açıklık, ekonomiklik, yerellik, bütünlük ve diğer yaşantılara görelik ilkesidir.

    • admin admin

      Çavuş! Her görüşünüzle aynı fikirde değilim, fakat teşekkürler.

  2. Gökhan Gökhan

    EĞİTİMİN ÜÇ TEMEL ÖĞESİ: ÖĞRENME, ÖĞRENCİ VE ÖĞRETMEN . Transfer ilkesi, daha önce öğrenilen bilginin yeni bir durumda kullanılmasını ifade eder . Bu nedenle öğrenilen bir bilgiyi öğrencilerin günlük yaşamlarına transfer edebila mesi gerekir. Bu nedenle öğrenme sadece bilgi verme şeklinde gerçekleşmemektedir.

    • admin admin

      Gökhan! Katılmadığım kısımlar olsa da katkınız bana farklı bakış açısı kazandırdı, teşekkürler.

  3. Buz Buz

    Öğretim sürecinde göz önünde bulundurulması gereken ilkeler vardır. Bu ilkeler; bireye görelik, yakından uzağa, bilinen bilinmeyene, somuttan soyuta, kolaydan zora, yaparak yaşayarak, yaşamsallık, güncellik, açıklık, ekonomiklik, yerellik, bütünlük ve diğer yaşantılara görelik ilkesidir. EĞİTİMİN ÜÇ TEMEL ÖĞESİ: ÖĞRENME, ÖĞRENCİ VE ÖĞRETMEN . EĞİTİMİN ÜÇ TEMEL ÖĞESİ: ÖĞRENME, ÖĞRENCİ VE … iksad yayınevi home egitimin-uc-temel-og… iksad yayınevi home egitimin-uc-temel-og…

    • admin admin

      Buz!

      Saygıdeğer katkınız, çalışmanın bilimsel güvenilirliğini artırdı, akademik bir temel üzerine daha sağlam oturmasına yardımcı oldu.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

mecidiyeköy escort
Sitemap
hiltonbet yeni adressplash