İçeriğe geç

Felsefede isteme nedir ?

Felsefede İsteme Nedir? Geçmişten Günümüze İstenç Kavramının Evrimi

Giriş: Geçmişi Anlamaya ve Bugünü Yorumlamaya Çalışan Bir Tarihçinin Perspektifi

Tarihin sayfalarında gezinirken, insanlığın düşünsel evriminin izlerini sürmek, hem geçmişi anlamak hem de günümüzle paralellikler kurmak için oldukça öğreticidir. Felsefe, insanın içsel dünyasını anlamaya yönelik bir yolculuktur. Bu yolculuk, yalnızca bireysel değil, toplumsal dönüşümlerin izlerini de taşır. “İsteme” ya da diğer adıyla “istenç” kavramı, felsefi bir kavram olarak insanın içsel arzularını, hedeflerini ve iradesini tanımlar. Ancak bu kavram, yalnızca bireysel bir fenomen olmanın ötesine geçer; zamanla toplumsal yapılar, kültürel pratikler ve bireysel özgürlükler arasındaki etkileşimle şekillenir.

Felsefede “isteme” nedir? Bu yazıda, felsefi bir kavram olarak isteme ve bunun tarihsel gelişimini inceleyerek, geçmişin izlerini günümüzle nasıl ilişkilendirebileceğimizi tartışacağız.

İsteme Kavramının Tarihsel Arka Planı

Felsefede isteme, antik Yunan’dan günümüze kadar önemli bir kavram olmuştur. Antik Yunan’da, Platon ve Aristoteles gibi büyük düşünürler, insanın içsel dünyasını anlamaya çalışmışlardır. Platon, insanın arzularını “ruhun istekleri” olarak tanımlar. Ona göre, insanın istekleri, onun ruhunun daha yüksek ideallere ulaşma arzusunun bir yansımasıdır. Aristoteles ise, istemenin sadece bireysel bir eylem değil, aynı zamanda ahlaki erdemle ilişkilendirildiğini savunur. Ona göre, iyi bir yaşam sürmek için insanın isteklerinin doğru bir şekilde yönlendirilmesi gerekir.

Orta Çağ’da ise Hristiyanlık etkisiyle, isteme kavramı, Tanrı’nın iradesiyle örtüşen bir bağlama yerleşir. Orta Çağ düşünürleri, insanın özgür iradesinin, Tanrı’nın iradesine boyun eğmesi gerektiği üzerine yoğunlaşmışlardır. Bu dönemde istenç, bireyin Tanrı’ya olan itaatine yönelik bir yoldur. Özgür irade, Tanrı’nın mutlak egemenliğiyle şekillenir.

Modern Felsefede İsteme ve Özgür İrade

Modern felsefede, özellikle Descartes ve Kant gibi düşünürlerin etkisiyle, isteme ve özgür irade arasındaki ilişki derinlemesine tartışılmaya başlanmıştır. Descartes, “Düşünüyorum, öyleyse varım” düşüncesiyle, insanın düşünsel kapasitesini ve iradesini merkezi bir konu olarak ele alır. Ona göre, insanın iradesi, özgürlüğünü ve varlığını anlamasına olanak tanır. Kant ise, ahlaki sorumluluğun temelini insanın özgür iradesine dayandırır. Kant’a göre, insan ancak özgür bir şekilde irade gösterdiğinde ahlaki sorumluluk taşıyabilir.

Bu dönemde istenç, bireyin özgürlük ve sorumluluk anlayışının temelini oluşturur. İstenç, insanın dışsal koşullardan bağımsız olarak kendi değerlerini belirlemesi anlamına gelir. Modern dönemde, istenç aynı zamanda bireysel özerklik ve toplumdaki normlarla çatışan bir kavram olarak ele alınır.

Toplumsal Dönüşümler ve İstemenin Değişen Anlamı

Felsefede isteme kavramı, toplumsal dönüşümlerle birlikte evrilmiştir. Sanayi Devrimi ve sonrasındaki toplumsal değişim, bireylerin kendi iradelerini daha fazla sorgulamalarına neden olmuştur. Modernleşen toplumlar, bireysel özgürlüğü ve kişisel başarıyı daha fazla vurgularken, bunun yanı sıra toplumun normlarına uymak da bir zorunluluk haline gelmiştir. Bu noktada, bireysel istenç ile toplumsal beklentiler arasındaki gerilim, felsefi tartışmaların merkezine oturur.

Özellikle 20. yüzyılda, existentializm (varoluşçuluk) gibi akımlar, isteme ve özgür irade kavramını yeniden şekillendirmiştir. Jean-Paul Sartre, insanların dünyada varlıklarını ve anlamlarını yaratmak için özgür iradelerine sahip olduklarını savunur. Bu bağlamda, istenç yalnızca kişisel bir eylem olmanın ötesine geçer; toplumsal normlara ve önyargılara karşı bireysel bir isyan haline gelir.

Bugün: İsteme, Toplum ve Birey

Günümüz dünyasında, felsefi olarak isteme kavramı, bireysel ve toplumsal dinamiklerle iç içe geçmiştir. İnsanlar, kendi isteklerini ifade etme özgürlüğüne sahip olsa da, bu istekler genellikle toplumsal baskılar, kültürel değerler ve ekonomik koşullar tarafından şekillendirilir. Örneğin, günümüzde bireysel özgürlüklerin vurgulandığı batılı toplumlarda, bireylerin istekleri ve arzuları daha geniş bir kabul görse de, buna karşılık gelen sosyal sorumluluklar ve sınırlamalar da vardır.

Çok kültürlü toplumlarda, bireysel isteklerin şekillenmesi, farklı kültürlerin ve normların etkisiyle daha karmaşık hale gelir. İstenç, bireyin toplumla olan ilişkisi, kendi kimliği ve arzuları arasındaki dengeyi bulmaya çalıştığı bir alan haline gelir.

Sonuç: İstemenin Geçmişten Bugüne Evrimi

Felsefede isteme kavramı, zaman içinde büyük bir evrim geçirmiştir. Antik Yunan’dan modern felsefeye kadar, istenç; bireyin içsel arzusundan toplumsal ve kültürel normlarla şekillenen bir olguya dönüşmüştür. Bugün, istenç, özgür irade ile toplumsal bağlamlar arasındaki etkileşimi yansıtan bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır. İnsanların istekleri, yalnızca içsel bir yansıma değil, aynı zamanda toplumsal yapılar ve kültürel pratiklerle şekillenen bir kavramdır.

Geçmişin izlerini bugünle bağdaştırarak, bireysel isteklerimiz ve özgürlüklerimiz arasındaki gerilimi düşünmek, insan doğasını anlamada önemli bir adım olacaktır. Sizce, özgür iradenin sınırları nedir? Toplumun isteklerimiz üzerindeki etkisi nasıl şekilleniyor? Bu yazıyı okurken, geçmişteki felsefi anlayışların, günümüz düşünce dünyasında nasıl yankılandığını düşündünüz mü?

4 Yorum

  1. Duru Duru

    Türkçe’de isteme, istenç, irade, niyet sözcükleriyle karşılanmaya çalışılan Will, der Wille, boulêsis, voluntas, volitio sözcükleri, eyleyen bir varlık olarak insanın ve hatta evrenin yapısını aydınlatmak amacıyla felsefe tarihi boyunca en sık başvurulan sözcüklerden biridir . İstenç dünyanın özüdür, görünen tüm şeylerin kaynağıdır ve insan bedeni de istencin eseridir . Akıl ise istencin kendi isteklerini yerine getirmek için yaratmış olduğu zihinsel bir yeti, bir özelliktir.

    • admin admin

      Duru! Katkınız, metnin daha kapsamlı ve daha doyurucu bir hâl almasını sağladı.

  2. Yalnız Yalnız

    Nietzsche’ye göre insan doğası da tamamen güç istencinin bir şeklidir. Her türlü hareket ve eylem, güç istencinin hiyerarşik olarak üstünlük kurma tasarısından ibarettir . akla uygun isteme.buna dayanan irade ile eylemleri gerçekleştirme gücü .

    • admin admin

      Yalnız! Katkınız, yazıya farklı bir değer kattı; metnin gelişiminde önemli bir rol oynadınız.

Duru için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

mecidiyeköy escort
Sitemap
hiltonbet yeni adressplash